Arkeolojik Alanlar
Tarihin ayak izlerinde yürürken!
Yunanistan, kelimenin tam anlamıyla uçsuz bucaksız bir arkeoloji alanıdır. Yunan topraklarının tarih
öncesi çağlardan başlayarak iskân edilmiş olmasından ötürü medeniyetin izleri Yunan coğrafyasının her
köşesinde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Kavala ’da, sahil şeridindeki birçok binanın inşaatında antik
duvarların da dâhil edilmiş olması bu durumun karakteristik bir yansımasıdır. Geçmiş dinamik bir şekilde
bugüne ve geleceğe nüfuz etmekte ve rengi solmayan değerli bir “dokuma” yaratmaktadır.
Yunanistan’ın büyük arkeoloji alanları her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Dünyanın dört bir
yanından insanlar, Batı medeniyetinin başlangıcını yakından görmek ve bu mekânların yansıttığı gücü
ve canlılığı hissetmek için Yunanistan’a akın etmektedirler. Ziyaretçilerin, her türlü bilgiye kolaylıkla
ve ayrıntılı olarak erişebilmesi ve turunun keyfini çıkarabilmesi için, arkeoloji hizmetleri ve destek
faaliyetleri kesintisiz olarak sunulmaktadır.
Zamanın ötesinde mekânlar
Yunan coğrafyasındaki muhteşem arkeolojik alanlar sanki zamanın dışında ve ötesindedirler. İnsanlığın
beşiği olarak kabul edilmişlerdir. Antik yollarında yürümenin insana verdiği duygu tarif edilemezdir.
Yunanistan, dünyaya 100’ü aşkın arkeolojik alan sunmaktadır. Tiyatrolar, kamu binaları,
büyük tapınaklar, pazarlar 5000 yılı aşan bir geçmişi tasvir etmektedirler.
Yunanistan’ın en simgesel arkeolojik alanlarından biri Atina’dır. Aynı adı taşıyan kaya üzerinde, görkemli şekilde
yükselen Akropol, insanlık tarihinin karşılaştığı en parlak dönem olan Atina’nın Altın Çağı’nın anıtıdır.
Akropol’ün çevresinde birleşmiş, Agora ve Areios Pagos (Yargıtay), Antik Atina’nın tepe ve belediyeleri,
Kerameikos, Hadrianus Kütüphanesi, Roma agorası, Olympieio, Hadrianus Kapısı, Kallimarmaro (Panathinaiko Stadyumu)
büyük filozofların, hatiplerin, sanatçıların ve bilim adamlarının seslerinin yankılarıyla dolu bir bütünü
oluştururlar. Antik Atina, modern şehrin tam kalbinde haşmetli ve yaşlanmayan şekilde yükselmektedir. Makedonya’da
Vergina muhteşem arkeoloji alanı ve Olimpos dağının eteklerinde Tanrı Zeus’un en eski ibadet yerlerinden biri
olan Dion ayırt edilmektedir. Aynı zamanda, antik Philippi kenti müthiş bir kültür merkezi olmuştur. Arkeolojik
kazılar çok önemli anıtları gün yüzüne çıkarmıştır. Philippi Akropolü, tiyatro, agora ile birlikte, olağanüstü
Erken Bizans Kiliseleri, Oktagon (Sekizgen), güreş alanı Paggeo dağının gölgesinde geniş bir alan yayılmış şekilde
yer almaktadırlar. Çok yakın mesafede, Krinides ovasında gizemli bir biçimde duran Orthopetra (Dik Taş) bulunmaktadır.
Daha sonra yüksek rütbeli Vibius Quartus tarafından üzeri Latin harfleriyle kazınmış, tarih öncesi bir yapı olduğu
varsayılmaktadır. Orthopetra’ya yakın mesafede Balkanların en önemlilerinden, tarih öncesi yerleşim birimi Dikili Taş
yer almaktadır.
Merkezî Yunanistan’da, Parnassos’un kalbinde, Delfi, antik dünya tarafından dünyanın omfalos’u (göbeği), evrenin
merkezi kabul edilmiştir. Antik dönemin en önemli kehanet merkezi olan Delfi’nin bulunduğu noktada, Ana Tanrıça
Gaia’ya adanmış tarih öncesi bir tapınak bulunmaktaydı. Bölge, güç ve mistisizm yaymaktadır. Yaşlı ağaçların
hışırtıları ile doğa, uçsuz bucaksız manzara ve kehanet merkezinin efsanevi boyutlardaki önemi, ziyaretçiye zaman
örtüsünü kaldırarak dünyanın başladığı yerde olduğu izlenimini vermektedir.
Olağanüstü tiyatrosu ve muhteşem Asklepeion’u ile Epidavros, tanınmış Mycenae ve Tiryns ve Antik Messina
ve Mystras arkeolojik alanları Peloponnes’in (Mora) en parlak süsleridir.
Olimpiyat Oyunları’nın nabzı Olimpiya’da atmaktadır. Tıpkı antik zamanlarda olduğu gibi, her 4 yılda bir, insanlar
arasındaki münazaa azalır ve rekabet start alır. Muhteşem Olimpiya tapınağında, dünyanın 7 harikasından biri
olarak kabul edilen Zeus’un fildişinden heykeli bulunmaktaydı. Bölge neredeyse M.Ö. 3 bin yıllarından bu yana
iskân edilmektedir. Şehir, çok önemli bir kültürel, tıbbi ve dinî merkez olmuştur. M.Ö. 900 yıllarından
itibaren binlerce ziyaretçi buraya akın etmiştir. Kazılarda gün ışığına çıkarılan bina kompleksi etkileyicidir:
Dor tarzında inşa edilmiş Zeus Tapınağı, Philippeion, klasik Yunanistan’ın canlı resmini yansıtan stadyum ve spor salonu.
Girit’te çok sayıda arkeolojik alan bulunmaktadır. Minos uygarlığı antik dünyanın en önemli medeniyetlerinden biriydi.
Bu medeniyetin en çarpıcı özelliği yaşama sevincinin varlığı ve savaş eğiliminin bulunmamasıdır. Phaistos, Knossos,
Sitia-Palekastro ve diğer yerlerdeki kazılar, muhteşem anıtlar ortaya çıkarmış ancak en önemlisi ışık saçan ve basit,
gündelik zevklere adanmış benzersiz bir medeniyeti gözler önüne sermişlerdir.