Kiliseler
Hıristiyan inancının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tasarlanan mekânlar olan kiliseler, Yunanistan coğrafyasının karakteristik
ve ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk zamanlardan itibaren kiliseler, sade, tek
alanlı şapeller, heybetli Yunan haçı gibi kademeli olarak yerleşen belirli mimari planlar izlemektedirler. Dekorasyonu ister resim,
mozaik ya da başka bir tarzda olsun belirli stil eğilimlerini ve yerleşmiş ikonografik programları izleyerek her zaman Ortodoks
mezhebini yansıtır.
Önemli mimarlar, inşaat ustaları veya ressamlar, çoğu artık koruma altındaki eser kapsamına alınmış Yunan kiliselerinin inşasında
ve dekorasyonunda yüzyıllar boyunca katkı sağlamışlardır.
En önemlileri Selanik’te, Nea Anchialos, Nikopolis, Atina ve Korint’de bulunan, Yunan coğrafyasındaki en eski kiliselerin
geçmişi Erken Bizans yıllarına (M.S. 4.-6. yüzyıllar) uzanmaktadır. Bu dönemde, Partenon, Erechtheion veya Atina’daki “Thission”
gibi önemli antik Yunan tapınakları kiliselere dönüştürülmüş, diğer yandan bilindik paganizm merkezleri yakınına ya da yerine
birçok Hıristiyan mabedi inşa edilmiştir (Dafni, Elefsina, Delfi, Epidaurus, Delos). Hıristiyanlar için önem teşkil eden kişi
veya olaylarla bağlantılı (azizlerin mezar anıtları gibi) yerlerde de kiliseler inşa edilmiştir.
Yunan kiliseleri, takip eden Bizans sonrası dönemde (M.S. 7. yüzyıl – 1204) İstanbul’daki benzer anıtlardan farklı olarak yoğun
bir yerel karakter sergilemektedirler. En dikkat çekenler Attika, Viotia, Argolida, Mani vb.dir. Bunlardan bazıları manastır
Katholikon’ları başka bir deyişle manastırlarda merkez niteliği taşıyan ana kiliseyi oluşturmaktadırlar.
Geç Bizans dönemine (1204-1453) ait kiliseler geleneksel mimari tarzları uygulamayı sürdürmektedirler. Arta, Veria, Kastoria,
Selanik ve Mystras’ta bu dönemde inşa edilmiş olan önemli kiliselerden bazıları günümüze kadar korunmuştur. Bu dönemde, Frenk
ya da Venedik işgali altındaki bölgelerde inşa edilmiş olan kiliseler mimarî veya dekoratif birçok batı ögesini benimsemişlerdir.
Osmanlı yönetimi altındaki dönemde Yunan coğrafyasında inşa edilmiş kiliseler fazlasıyla sadedir. Venedik veya batı kontrollü
bölgelerde bulunan kiliseler istisna teşkil etmektedirler (Girit, Yedi Adalar). Bağımsızlık Savaşı’nı takip eden ekonomik durgunluk
heybetli kiliselerin inşasını mümkün kılmamıştır. Yeni kurulmuş Yunan devletinin başkentinin merkezî kilisesi olarak faaliyet
göstermek üzere 19. yüzyılda inşa edilen Atina Katedrali istisna oluşturmaktadır. Ancak 19. yüzyılın sonları ve özellikle 20.
yüzyılın ilk yıllarında kilise mimarîsinde yeni bir canlanma göze çarpmaktadır.